Teorik Çerçeve
Teorik Çerçeve
Eğitimlerinizi paylaşırken teorik alt yapıya genel hatları ile de olsa hakim olmak önemlidir.
Bu amaçla sizlerle özetlenmiş bilgi paylaşımı yapmanın uygun olacağını düşündük.
Daha detaylı açıklamalar Eğitici Eğitimi programımızda sizlere aktarılıyor olacak.
Öncelikle beynimizin 'Serebral Korteks' bölümü ile ilgili kısa bilgiler paylaşacağız. Akabinde öğrenme süreçlerinde önemli yer tutan 'Bilgiyi İşleme Modeli' ile ilgili bilgiler paylaşılacak. Bir süre sonra modeldeki çalışan bellek ile ilgili Dr.Alan Baddaley tarafından oluşturulan ve son derece önemli olan 'Çalışma Belleği' kuramı ile ilgili videolar platformumuza yüklenecektir.
Son olarak ise öğrenmeyi nöropsikolojik bakış açısı ile irdeleyen PASS teorisi paylaşılacaktır.
Beyin Kabuğu (Serebral Korteks) Üst Beyin
Beynin en üstündedir. Beyin kabuğu olarak da bilinir. Beyin hücreleri ve çeşitli bağlantılardan oluşmuş olan bu yapının kalınlığı 2-5 mm arasında değişmektedir. Ortalama olarak 14 milyar hücreden oluşmaktadır. Burada işlemlerine göre farklı nöronlar vardır. Korteksin yüzeyi girintili-çıkıntılı haldedir. Düzleştirildiğinde bir gazete sayfası kadar alan kaplar. İçinde beynin diğer yapılanmalarından daha fazla sayıda nöron (sinir hücresi) barındırır. Beyin korteksi, nöron gövdeleri ve bunlar arasındaki sinaptik bağlantılardan oluşmuştur. Bilinçli hareket edebilmemiz korteks sayesinde gerçekleşir. Kararlar burada verilir, düzenlenir ve deneyimler zihne yerleştirilir. Konuşabilmemiz, düşünce ve duygularımızı ifade edebilmemiz korteks sayesinde gerçekleşir. O, önce bilgileri toplayarak analiz eder, onları önceki deneyimlerde depolanan verilerle karşılaştırarak bir karara varılmasını sağlar. Beynin alt taraflarına nazaran neokorteks, sinir ağı bakımından en zengin bölgedir.
İki yarım küreden meydana gelir. Bu yarım küreler, korpus kallosum denilen kalın bir lif demetiyle birbirine bağlanmıştır. Korpus kallosumun en önemli görevi, beynin iki yarıküresi arasında sürekli bilgi akışı sağlamaktır. Beynin sağ bölümü vücudun sol tarafının eylemlerini, sol bölüm ise bedenin sağ tarafını yönetir. Beynin iki yarı küresi farklı ve özel görevler konusunda uzmanlaşmıştır. Sol bölüme mantık beyni de denir. İletilen bilgileri sözel, mantıksal, matematiksel, soyut, doğrusal ve belirli sırayla işler. Biçimsel beyin olarak da adlandırılan sağ bölüm ise; sözsüz, sezgisel, duygusal, mekansal ve somut, görsel, bütünsel ve genel bakış açısını koruyarak çalışır.
Beynin her iki yarıküresinin farklı görevleri olsa da, sürekli işbirliği içinde çalışırlar. Bu iletişimden sorumlu olan korpus kallosum strese karşı oldukça duyarlıdır. Strese girdiğimizde bilgi akışında pürüzler oluşur. Buna öğrenme engelleri-blokajları da denir.
Beynin en geniş bölümüne sahip olan beyin kabuğu, kendine özgü görevlerinin olduğu her biri dörder adet loba sahip olan hem sol, hem de sağ hemisferden meydana gelir.
a-) Frontal Bölge b-) Parietal Bölge
c-) Temporal Bölge d-) Oksipital bölge
1-) Frontal Lob (Beynin Ön Bölgesi)
Beynin ön tarafında, alnımızın gerisinde yer alır. Tüm beyin korteks alanının üçte birini oluşturur. Beynin ön bölgesinin çalışmasıyla; insanda akıl, kişilik ve duygusal özellikler oluşur.
Dış dünyadan gelen bilgileri sentezleme ve organizmanın davranışlarını düzenleme aracıdır. Frontal lob işlevlerinde bozukluk olan kişi, hedef belirleme becerisinden ve planlanmış bir dizi etkinliği izlemek için gerekli motivasyondan yoksundur. Ayrıca frontal lob hasarı olan hastalarda yargılama, iç görü, zihinsel esneklik, soyut düşünme, planlama, sıraya dizme ve cevap hızı işlevlerinde yetersizlikler görülür.
Frontal loblar tasarlama, soyut düşünme, kendini denetleme gibi yönetici işlevlerin merkezi olarak kabul edilmektedir. Ön lobun limbik sistemle çok sayıda bağlantısı vardır.
Beynin ön bölgesinin sağladığı kişilik özellikleri ;
*Dikkati verme ve sürdürme
*Dikkatin yönlendirilmesi
*Ayrıntılı düşünme
*Planlama, tasarlama
*Kısa ve işleyen bellek
*Yargılama/muhakeme
*Gelecekle ilgili öngörüde bulunma
*Hatalardan ders çıkarma
*Sabır
*Duyguları anlama ve ifade etme
*Empati kurma
* Sağduyu
*Tepki kontrolü
* Moral
*Düzenli olma
* Motivasyon
* Sorunları çözme
Frontal lob kendi içinde 4 bölüme ayrılır.
a-) Motor Korteks
b-) Prefrontal Korteks
c-) Broca Alanı
d-) Anterior Singulat Korteks
a-) Motor Korteks
Frontal lobun 3’te birini kapsar. Motor alan istemli beden hareketlerini sağlar.
-El ve konuşma kaslarının kontrolü
-Vücut hareketlerinin sağlanması
-İnce ve kaba motor hareketleri: Örneğin, yazma veya konuşma
-El becerileri
-Göz hareketlerinin kontrol edilmesi motor korteks tarafından yönetilir.
b-) Prefrontal Korteks (Alın Lobunun Ön Kısmı-Beynin Ön Bölgesi )
Frontal alanın ön tarafında dikkat, kaygı ve sosyal ilişkileri denetleyen prefrontal alan bulunur. Prefrontal korteks, merkezi yürütme organımızdır. Beyin çalışma özellikleri açısından en son gelişen bölge, ön bölgedir. Prefrontal lob bir taraftan gelişmeye devam eder, bir taraftan da beynin her tarafından bilgi alır ve geri bildirim verir.
Bu bölge, “bilinçlilik, farkındalık ve dikkat alanı” olarak tanımlanır. Akıl yürütme, dikkat etme ve sorun çözmeden sorumludur.
Beynin anahtarı beynin ön bölgesidir. Beyne giren ve çıkan bilgilerin kodları burada çözülerek diğer bölgelere dağıtılır. Omurgalı canlılarda beynin ön bölgesi, beynin komuta merkezidir. Aklın gelişmişlik ölçüsü beynin ön bölge gelişmişlik durumuna bağlıdır.
Prefrontal Lob Özellikleri;
- Dikkati sürdürme ve konsantrasyon
- Sabır
- Planlama, tasarlama
- Tepki kontrolü
- Düzenli olma
- Kendini kontrol edebilme
- Sorunları çözme
- Ayrıntılı düşünme
- Hata ve deneyimlerden ders çıkarma
- Gelecekle ilgili öngörüde bulunma
- Kaliteli limbik sistem ilişkisi
- Duyguları algılama ve ders çıkarma
- Empati kurma
- Sağduyulu olma
Beynin ön bölgesi diğer beyin bölgelerini kontrol eder. Bu beyin bölgesi başka bir deyişle, beynin beynidir. Dikkat, öğrenme ve üst bilişsel işlevlerde en önemli bölge prefrontal korteks alanıdır. Bu yüzden bu bölgeyi daha yakından inceleyeceğiz.
Dikkat, konsantrasyon, bilginin işlenmesi, zaman yönetimi yargılama, planlama, düzenleme, davranış kontrolü, ayrıntılı düşünme ve dürtü kontrolü bu bölgede gerçekleşir.
Beynin ön bölgesinin temel özelliklerinden bir tanesi “dikkat” tir. Dikkat, uyanıkken en yoğun kullanılan özelliktir. Prefrontal alan dikkati kontrol etme ve değişiklik yapmayı sağlar. Problem olursa birey zihinsel yavaşlık, dikkati odaklamada sıkıntı yaşar ve dikkati dağıtan etkenlerden kolayca etkilenebilir. Dikkat ile birlikte diğer özellik, kısa süreli bellek ya da çalışan bellektir. Yapılan işe yoğunlaşılabilmesi ve çalışmanın sürdürebilmesi için, dikkat vermenin ve çalışan belleğin etkin olması gerekir.
Yoğunlaşma, dikkati verme durumunda beynin ön bölgesi, diğer dış uyaranlara kendini kapatır ve dikkatin sürekliliğini sağlar. Önemli duygu ve düşüncelere konsantre olur, önemsizleri ise süzmeyi gerçekleştirir. Bir düşünce veya davranışın durdurulması, devam edilmesi, o kişiye yararlı olup olmadığı konusunun muhakeme edilmesi, prefrontal korteksin sağ - sol - üst - alt - iç bölümleri ile amigdala, hipokampüs ve singulat girusun yoğun ilişkileri sonucu gerçekleşir.
Prefrontal korteks; iç-dış, bilinçli-bilinçaltı bellekte depolanmış olan ve diğer tüm kaynaklardan gelen uyaranların düzenlendiği, birleştirilip davranışa dönüştürüldüğü yerdir. Beynin ön bölgesi, beynin hem giriş hem de çıkış kapısı gibidir. Beyne dışarıdan bir uyaran geldiğinde beş duyudan alınan bilgiler beyin ön bölgesinde toplanır. Buradan ilgili birimlerde bilgi alışverişinde bulunarak uygun tepkiyi ortaya koyar.
Prefrontal alanın en yoğun bağlantılarından bir bölümü beynin daha iç tarafında yerleşmiş olan amigdala ile gerçekleşir. Amigdalanın arkasında kısa süreli bellekte tutma ve uzun süreli belleğin çağrımı ile ilgili hipokampüs bulunur. Bunun yanında uzun süreli bellek kayıtlarının değerlendirilmesi de prefrontal kortekste gerçekleştirilir.
Ayrıca beynin ön bölgesi (prefrontal korteks) hipotalamus aracılığıyla vücut çalışma biçimini doğrudan veya dolaylı olarak etkiler.
Prefrontal alan, limbik sistemin en önemli denetleyici ve düzenleyicisidir. Bu nedenle cinsellik, sosyal ilişkiler, ahlaki değerler, planlama, karmaşık sorunları çözebilme, aynı anda birden fazla görevi paralel biçimde yürütebilme bu bölgenin işlevleri arasındadır. Ayrıca limbik sistemi baskılayıcı mesajlar göndererek, duygularla değil mantıklı yönden karar verilmesini sağlar.
Prefrontal alanda problem olursa çocuklar gözleriyle nesneyi takip etmekte zorlanırlar. Soyut düşünmekte zorlanırlar. Zihinsel katılık ve irade eksikliği baş gösterebilir. Sosyal ilişkilerde bozulmalar olur. Bunlarda birlikte istenmeyen davranışı durdurmada güçlük (hiperaktivite) ve kişisel farkındalık yetersizliği baş gösterebilir.
Prefrontal alandaki aksaklıklarda; dikkat eksikliği, işleri ağırdan alma, karar vermede zorluk, sosyal ilişkilerde gerginlik, kaygı/anksiyete, ilgisizlik, sinirlilik ve dürtüselliğin kontrol edilememesi, düşüncelerin yavaşlaması ve dikkatin yoğunlaştırılamaması görülür. Bu kayıpların sonucunda sosyal becerilerde zayıflama, planları sürdürmede yetersizlik ve duygusal durumda değişiklikler görülebilir.
Yapılan uzun soluklu araştırmalarda kurallara bağlı olarak büyüyen çocuklarda beynin ön bölgesinin daha sağlıklı olduğu belirlenmiştir. Bunun yanında motivasyonun, beynin ön bölgesini uyarıcı özelliği vardır.
Gerek sağlıklı gerekse dikkat eksikliği bozukluğu (DEB) veya dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB)rahatsızlığı olan bireylerde, bu bölümün işlevlerini geliştirmek için çok yönlü müdahale planları uygulamak gerekir.
Son olarak stres prefrontal korteksi olumsuz etkileyen en önemli unsurlardandır. Bir çok “dikkat eksikliği” tanısı almış vakada, asıl sorun duygusal etmenlerdir. Bu noktada anne babalara önemli görevler düşmektedir. Bunlardan ilki ve en önemlisi; çocuğa huzurlu ve pozitif kurallı bir aile yaşantısı sunmaktır.
c-) Broca Alanı
Konuşma sesinin çıkartılmasını sağlar. Konuşma alanıdır. %95 oranında beynin sol yarı küresinde yer alır.
d-) Anterior Singulat Korteks:
Bir harekete girişmeye hazır olunduğunda, planlama ile duygu durum arasında bağlantı kurar. Çözüm gerektiren bir durum olduğunda etkin hale gelen bölümdür.
ÖĞRENME SÜRECİ- ÖĞRENME VE HATIRLAMA MEKANİZMASI
Bilgiyi İşleme Modeli
Bilgiyi işleme kuramı, öğrenme sürecinin anlaşılmasında son zamanlarda daha çok kabul gören bir model sunmuştur.
Bilgiyi işleme kuramında genel olarak şu sorulara cevap aranmaktadır: Yeni bir bilgiyi dışarıdan nasıl alırız? Alınan yeni bilgiyi beynimizde nasıl işleriz? Bilgi beynimizde uzun süreli olarak nasıl depolanır? Depolanan bilgiyi nasıl geri getirip hatırlarız?
Bilgiyi işleme modeline göre öğrenme; çevreden alınan uyarıcıların anlamlı hale getirilmesi, belleğe depolanması, kullanılmak için hatırlanması ve davranışa dönüştürülmesi süreci olarak tanımlanabilir.
Bilgiyi işleme modeline göre öğrenmenin oluşumu şu süreç içinde meydana gelir;
- Uyarıcı dış kaynaktan duyular aracılığıyla alınır.
- Kısa süreli bellekte işlenir.
- Uzun süreli bellekteki ilişkili bilgi, çalışan belleğe geri getirilerek yeni bilgi ile bütünleştirilir ve bu yolla kodlanarak yeni bilgiye anlam kazandırılır.
- Kodlanan bilgi uzun süreli bellekte depolanır.
Bilginin bellekte kısa veya uzun süre depolanmasıyla ilintili 3 bellek türü vardır. Hafıza sistemimiz , duyularımızdan gelen bilgilerin farklı katmanlarda filtre edilmesiyle-elenmesiyle oluşur. Bunlar;
1-) Anlık-Çok Kısa Süreli Bellek
2-) a- Kısa Süreli Bellek b - Çalışan Bellek
3-) Uzun Süreli Bellek
1-) Anlık-Çok Kısa Süreli Bellek:
Bu bellek türü duyusal kayıt ismiyle de anılır. Hayatı beş duyumuz vasıtasıyla algılarız. Görme, işitme, dokunma, tatma, koklama. Akademik öğrenmede görme ve işitme ön plandadır. Bazı spesifik durumlarda tatma ve koklama işin içine girebilir. Bilgiler anlık hafızada çok kısa süreliğine depolanır. Bu bilgilere önem vermezsek, merak veya ilgimiz bulunmuyorsa ya da temel beyin programımıza daha önceden yer etmiş olan bağlantılarla bir çağrışıma giremiyorsa, kısa bir süre sonra sönüp gider, yani unutulur. Bu çok kısa süre zarfında dikkat ve algı süreçleriyle bilgiyi düşünürsek, hatırlayıp, bilince çıkarırsak ya da o bilgilerle hafızada daha önceden kaydedilmiş bilgileri çağrışım kurarak birleştirirsek, bilgiler yok olup gitmekten kurtulur. Uzun süreli hafızaya kaydolarak, beyne yerleşir.
Çevremizden gelen uyarıcılar duyu organları vasıtasıyla duyusal kayda gelirler. Duyusal kaydın kapasitesi çok geniş olmasına rağmen, bilginin kalış süresi çok kısadır. Dikkat ve algı süreçleriyle bu bilginin bir kısmı alınır ve kısa süreli belleğe gönderilir. Görsel duyulardan gelen bilgiler aynı bir fotoğraf gibi, işitsel duyulardan gelen bilgiler aynı ses kalıpları olarak çok kısa süreliğine kodlanır. Bu süre yarım saniye ile dört saniye arasında değişir.
Çok kısa süreli hafıza, kısa süreli hafızaya gönderilecek enformasyonlar için bir filtre, süzgeç görevini yerine getirir.
2- a) Kısa Süreli Hafıza
Uyaranların zihinde kısa bir süre durakladığı yere kısa süreli hafıza denir. Kısa süreli hafıza, öğrenilen bilginin giriş noktasıdır.
Kısa süreli hafızanın, birbiriyle ilişkili iki temel fonksiyonu vardır, bundan dolayı hem kısa süreli hafıza hem de çalışma hafızası olarak adlandırılır.
Birinci fonksiyonu, sınırlı miktardaki bilgiyi sınırlı bir zaman süresi içinde geçici olarak depolamasıdır.
Yetişkin kısa süreli belleği yedi +- (7+-2) birimlik (grupluk) yani 5 ile 9 birim arasında değişebilen bilgi miktarını depolayabilmektedir. Üç yaşındaki bir çocuk 3 birim, yedi yaşında 5 birim, on yaş ve sonrasında ise 5 ile 9 birim arasında bilgiyi depolayabilir.
Kısa süreli hafızanın ikinci önemli fonksiyonu ise, zihinsel işlemleri yapmaktır. Bu nedenle kısa süreli hafıza işleyen bellek veya çalışan bellek olarak da adlandırılır. Çalışan bellek çok önemli olduğundan dolayı ayrı bir başlık halinde açıklamayı uygun gördük.
Kısa süreli bellek duyusal kayda gelen bilgilerin davranışa dönüşmesini ya da uzun süreli belleğe kodlanmasını sağlar. Kısa süreli belleğin bilgiyi tutma süresi 2 saniye ile 30 dakika arasında değişmektedir. Bu bellek, bir uyaranla karşılaşıldığında, söz konusu kaydın uzun süreli belleğe transferinden hemen önce çalışır.
Dikkat edilen ve algılanan bilgi çok kısa süreli hafızadan kısa süreli hafızaya geçer. Sözel ve görsel belleklerin her ikisini de içerir ve insanın öğrenme kapasitesini ve temel uyanıklık halini belirler.
2- b) Çalışan Bellek
Çalışan bellek, insan beyninin en önemli fonksiyonlarından bir tanesidir. Çalışma belleği, herhangi bir faaliyetin bileşenlerinin veya amaçlarının o faaliyeti tamamlamak için yeterince uzun bir süre tutulduğu yerdir. Uyaranlardan gelen bilgiyi özümseyip tutarak daha önce öğrenmiş olduğumuz bilgilerle birleştirir.
Çalışma belleği kısa süreli bellekten bağımsız işlem gören kavrama, öğrenme ve akıl yürütme gibi bilişsel görevler sırasında bilginin kısa süre tutulduğu, işlendiği, değişime uğratıldığı bir sistemdir. Çalışma belleği aynı zamanda problem çözme, hesaplama ve kavramadan sorumludur.
Görsel, işitsel ve anlık bellek aracılığıyla kaydettiğimiz eski ve yeni verilerin sentezini yapmamızı sağlayarak bunu beynin her tarafına gönderir. Ve sonra gerek duyduğumuzda(öğrenciler için sınav zamanları vs..) doğru bilgiyi çekip çıkarmamızı sağlar. Çalışma belleğini okuma örneğiyle açıklayacak olursak; öğrenci sayfanın sonundaki satırları okurken ilk satırların hatırlanmasını sağlayan sistemdir.
Çalışma belleği, belleğin farklı noktalarını geçici olarak birbirine bağlar. Çalışma belleği, kısa süreli belleğin ve uzun süreli belleğin bir arada çalıştığı yerdir. Bir öğretmen bir öğrenciye bir şey sorarsa, bu soru kısa süreli bellek aracılığıyla çalışma belleğine girer. Öğrencinin bir yanıt bulmak için bilgiyi uzun süreli belleğinden alıp akıl yürütürken, soruyu çalışma belleğinde tutması gerekir.
Dikkat ve konsantrasyonu, sorun çözme becerilerini, planlamayı, bilginin akılda tutulmasını ve kaydedilmesini, -dolayısıyla çalışan belleğin bütün fonksiyonlarını-sağlayan bölgeler dopamin aracılığıyla düzenlenen frontal loblardır.
Çalışma belleği huzurlu olduğunda daha iyi çalışır. Kaygılı, üzüntülü veya dalgın olunduğunda, zihninizin çalışan belleğinde başka bir şeye yer kalmayabilir. Eğer bir çocuğun aklı farklı endişelerle dolarsa, diğer akademik bileşenlere fazla yer kalmaz.
Dikkatin kalitesi ile çalışma belleğinin işlevselliği arasında doğrudan ilişki vardır. Dikkat ne kadar kaliteli ise, çalışma belleği o kadar geniş ve işlevsel olur.
3-) Uzun Süreli Hafıza (Bellek)
Uzun süreli bellek bilgi, beceri ve yaşam deneyimlerimizin saklandığı, insan ömrüyle kıyaslandığında doldurulması neredeyse imkansız bir depo gibidir.
Uzun süreli hafıza, nöronlar arasındaki bağlantılarda yani sinapslarda yapısal değişimle ortaya çıkmaktadır. Sinapslar ya güçlenmekte ya da komşu nöronlarla yeni bağlar, yeni kollar oluşmaktadır.
Çalışan bellek vasıtasıyla özümseyip, aklımızda tuttuğumuz, diğer bilgiyle işlediğimiz, bilginin kaydedildiği yerdir. Son sinirbilim araştırmalarına göre uzun süreli belleğin kapasitesi 2.500.000 GB civarındadır. İnsan hayatıyla kıyaslandığında, uzun süreli belleğin kapasitesi sınırsızdır diyebiliriz.
Uzun süreli hafızayı, gerektiğinde kullanılmaya hazır olarak saklanan düzenlenmiş, organize edilmiş bilginin depolandığı bir kütüphaneye benzetebiliriz. Bu kütüphanenin bilgiye ulaşmayı yani hatırlamayı sağlayacak milyonlarca girişe ve birbiri arasında iletişimi sağlayacak bir ağa sahip olduğu varsayılır.
Bu kütüphanenin iki temel bölmesi vardır;
1-) Anısal Bellek (Episodic Memory)
2-) Anlamsal Bellek (Semantic Memory)
1-) Anısal Bellek:
Anısal bellek, kişisel yaşantılarımızın depolandığı bölmedir. Yaşantımız süresince başımızdan geçen olaylar burada depolanır.
2-) Anlamsal Bellek:
Anlamsal bellek bilgiyi, hem görsel hem de sözel olarak kodlanmış ve birbirine bağlanmış ağlarda depolar.
a-) Sözel (İşitsel Bellek) :
Sözel bellek, sözel olarak sunulan bilgiyi özümseme ve akılda tutma yeteneğidir. Sesleri, kelimeleri, cümleleri ve hikayeleri deşifre etmeye yarar.
b-) Görsel Bellek:
Bu bellek türü yüzler, renkler, şekiller, tasarımlar, çevremize dair ayrıntılar, resimler, semboller gibi bilgileri özümseyip aklımızda tutmayı sağlar. Yeni bir bilgiyi öğrenirken bilgi hem görsel hem de sözel olarak kodlandığında, güçlü ağlarla birbirine bağlanacağından hatırlama daha kolay gerçekleşir.
Uzun süreli bellek ile ilgili problemlerin en bariz olanı; bilginin kaybolması değil, belleğin içinde kaybolmasıdır, yani nereye koyduğumuzu bulamamamızdır. Bunun çözümü bilgileri mümkün olduğunca organize biçimde kayıt etmektir.
Uzun süreli bellek ile ilgili en önemli noktalardan bir tanesi; öğrenme aşamasının kalitesidir. Bir öğrenci dikkati ile bilgileri kısa süreli hafıza da tutup, çalışan bellek vasıtasıyla ne kadar kaliteli bir şekilde işlerse, o bilgi uzun süreli hafızada kendine o oranda yer bulur. Ve hatırlama olayı o kadar kaliteli gerçekleşir.
PASS TEORİSİ
Nöropsikoloji; insan zihnini ve davranışlarını, beyin-davranış temelinde açıklamaya çalışan ve bunu yaparken de nöroloji, fizyolojik psikoloji , nöroanatomi gibi diğer disiplinlerle işbirliği içinde olan bir bilim dalıdır. Nöropsikoloji, zihinsel işlev ve davranışlarla beyin arasındaki ilişkileri inceler.
Nöropsikolojik yaklaşım, insanın anlaşılması açısından büyük önem taşır. Zihin hakkında bilinenlerin beyin temelinde, beyin hakkında bilinenlerin de zihin temelinde test edilmesine yardımcı olur. Böylece karmaşık bilişsel süreçler beyin düzeyinde gözlenebilirlik kazanmaktadır.
PASS nöropsikolojik temellere dayanan bir teoridir. İnsan davranışlarının laboratuar ya da sınıf ortamında incelenmesi ile elde edilen verilere ve beyin üzerinde yürütülen incelemelere dayandırılarak oluşturulmuştur. İsmini Planlama (Planning), Dikkat(Attention), Eşzamanlı (Simultaneous) ve Ardıl (Successive) bilişsel işlemlerinin İngilizce karşılıklarının baş harflerinden almıştır.
PASS teorisine göre zeka üç bileşenden oluşur;
Birincisi odaklanmış algısal aktivitelere yol açan, dikkate bağlı işlevlerdir. İkincisi, iki tipten oluşan (eşzamanlı ve ardışık) bilgi işlevleridir. Üçüncüsü ise; dikkat kontrolünü, amaçlara ulaşmada kişinin kendisini yönlendirmesini sağlayan planlama işlevleridir.
PASS teorisine göre insanın bilişsel aktiviteleri dört önemli işlevden oluşur. Bunlar planlama, dikkat, eşzamanlı ve ardıl bilişsel işlemlerdir.
1-) Planlama: Bilişsel kontrolü sağlar.
2-) Dikkat: İstenen amaca ulaşmak için bilişsel işlemlerin kullanımını, kararlı olmayı, kendini kontrol edebilme, ihtiyacımız olan bilgiyi seçip, ona belirli bir süre odaklanabilme becerisini ifade eder.
3-) Eşzamanlı ve ardıl bilişsel işlemler: Bilgi üzerinde işlem yapmanın iki ayrı formunu ifade eder.
Dört PASS işlemi karşılıklı olarak birbirine bağlıdır. Ancak kendilerine özgün anlamları vardır. Durumun gereklerine göre bütün olarak işleyen, birbiriyle ilişkili becerilerdir.
Okuma işlevini örnek göstererek bu durumu açıklayabiliriz.
Okumanın ilk evresinde çocuk ne okuyacağına karar verir. İlk sayfanın bulunmasında, kelimelerin çözülmesinde “Planlama” işlemini kullanır. Okuma işlemi devam ederken; okunan metne odaklanmak ve dikkat dağıtıcı şeylerin göz ardı edilmesi gerekir. Bunun için “Dikkat” işleminin kullanılması gerekir. Cümlenin bir bütün olarak algılanmasını “Eşzamanlı Bilişsel İşlemler” vasıtasıyla gerçekleştirir. “Ardıl Bilişsel İşlemler” ise; kelimeleri çözmek, olayların dizilimi ve anlamına dayanan bilgileri kavramak için kullanılır. Okuma esnasında tüm PASS işlemleri gereklidir fakat duruma göre katkıları değişir. Örneğin bilinmeyen bir kelime ile karşılaştığında çocuk planlamayı kullanarak kelimeyi çözümlemeye karar verebilir. Eğer bu yöntem işe yaramazsa, kelimeleri bir bütün olarak değerlendirmeye veya sesleri gruplandırmaya (eşzamanlılık) çalışabilir. Okuma süreci boyunca, yazılı kelimelerden anlam çıkarabilmek için, farklı zamanlarda farklı işlemlerden yararlanabilir. İşlevlerin etkili biçimde gerçekleşmesi planlama, dikkat, eşzamanlı ve ardıl işlemlerin mevcut bilgilerle bütünleşmesi sonucu gerçekleşir.
Aşağıdaki sayfalarda bu bilişsel işlevlere ilişkin daha detaylı açıklamalara yer verilmiştir.
1-) PLANLAMA:
Planlama bilişsel işlemi, sadece insana özgü olan frontal lob ile bağlantılıdır.
Kişi doğduğu andan itibaren ailesinden, sonrasında ise yaşadığı toplumsal ve kültürel çevreden edindiği bilgilere “temel bilgi” adı verilir. Planlama, kişinin elde ettiği temel bilgisiyle bağlantılı olarak dikkat, eş zamanlı ve ardıl işlemlerden faydalanarak karşılaştığı bir probleme etkili bir çözüm yolu bulmasını sağlar.
Planlamaya biraz daha yakından bakacak olursak;
Planlama, bireyin problemlerinin çözümlerini belirlediği, seçtiği, uyguladığı ve değerlendirdiği zihinsel bir işlemdir. Bu işlem karmaşık problemlerin çözümünde kullanılan araçları içermektedir. Bu açıdan planlama Dikkat, Eşzamanlı ve Ardıl bilişsel işlemleri de kapsayan bir yapıdadır. Planlama bir amaç çerçevesinde yapılan eylemdir.
Diğer bir ifadeyle planlamayı bireyin bir problemi çözmek ve bir amaca ulaşmak için benimsediği değişik stratejiler ve kararlar dizisi olarak da tanımlayabiliriz. Planlama vasıtasıyla birey dikkatini, eşzamanlı ve ardıl işlemleri ve bilgilerini kullanarak problemlerin çözümlerini belirlemesini ve bunları hayata geçirmesini sağlar.
Planlama işlemleri dikkat dağıtıcı uyaranları engelleyip, düzensizliği kontrol altına alarak davranışlarımızı yönlendirir. Planlama; Dikkat, Eşzamanlı ve Ardıl bilişsel işlemlerin kontrolünü sağlar. Ayrıca planlamayla diğer bilişsel işlemler karşılıklı etkileşim halindedir. Planlamayla en yoğun ilişki için de olan bilişsel işlev dikkattir. Dikkat arttıkça planlama, planlama arttıkça dikkat artar.
Bunun yanında planlama işlevini diğer bilişsel işlemlerden ayıran iki nokta vardır. Bunlardan birincisi; planlamanın problem çözme faaliyetlerindeki rolüdür. İnsan her hangi bir problemi çözerken stratejiler oluşturur, planlar yapar ve karar verme mekanizmasını kullanır. İkincisi ise beynin ön kısımları, özellikle de en öndeki bölgenin zarar görmesi durumunda planlı davranışlar bozulur. Ayrıca Hiperaktivite ve Dikkat Eksikliği olan çocuklar planlama faaliyetlerinde düşük performans sergilerler.
Planlamayla gelecekte yapılacak işler düzenlenip, kayıt altına alınır. Dolayısıyla biz gelecekle ilgili bir planlama yaparken bir anlamda kendi geleceğimizle ilgili zihinsel imajımızı da oluştururuz. Planlı olmak, zihinsel imajımıza ulaşmak için beynimizin “düzgün yolu” bulmasıdır. Düzgün yol, bizi zihinsel imajımıza en kısa sürede ve en kolay biçimde ulaştırabilen yoldur. Diğer bir ifadeyle insan kendisini beyninde nasıl tasarlarsa beyni de o istikamette davranışlar üretir. Plan ise insana kendisiyle ilgili tasarımı nasıl hayata geçirebileceği konusunda kılavuzluk yapar.
Her türlü planlama işleminde bir önceden düzenleme söz konusudur.
Niçin Plan Yaparız;
1-) En kısa sürede ve en kolay biçimde amaçlarımıza ulaşmak için.
2-) İşimizin kalitesini ve verimini arttırmak için.
3-) Zamanımızı etkin bir şekilde yönetmek için.
Yukarıda da ifade edildiği gibi planlarımızı çeşitli hedeflere ulaşmak için yaparız. Belirlediğimiz hedefe yönümüzü çevirme ve sebat etmede “içsel konuşma” çok önemli role sahiptir. İçsel konuşma; bireyin içselleşmiş zihinsel aktivitelerinin en iyi temsilcisidir. İçselleşmiş zihinsel aktiviteler, çocuğun sözcüklerle haşır neşir olmasıyla ve konuşması geliştikçe oluşmaya başlar. Aile, kültürel değerler ve sosyal aracılarda içsel konuşmanın gelişmesinde önemli faktörlerdir. Belirli süre sonra içselleşmiş zihinsel aktiviteler içsel konuşmayı, içsel konuşma sistemi ise insanın kendi davranışını düzenlemesini ve kontrol etmesini saplayan, belirli plan ve programların uygulanmasına imkan veren “iç kod” sistemini oluşturur. “İçsel kod” sistemi sayesinde bir insan bir durumu analiz edebilir ve davranışını programlayabilir.
Planlama ile problem çözme becerisi arasında yakın bir ilişki vardır. Planlama; yeni bir problem için olası çözümleri analiz etme ve değerlendirme kapasitesidir. Planlama işlemi, ister sınıfta, isterse günlük yaşamda olsun bir problemi çözmek için yöntem kullanmanın gerekli olduğu bütün aktivitelerde yer alır. Planlama, problem çözme stratejilerinin kullanımını ve geliştirilmesini gerektiren bir süreçtir. Planlamada asıl gereksinim; problemin nasıl çözüleceğini belirlemektir.
Planlama işlemi akademik başarıda da önemli yere sahiptir. Örnek vermek gerekirse bir matematik işleminde bireyin planlama becerisi ne kadar iyiyse; problemin nasıl tamamlanacağı ile ilgili o kadar etkin karar verir, hata yapmamak için probleme odaklanır, matematik kurallarını hatırlar, bu kurallarla işlemi yapar, cevabı bulur ve bulduğu cevabın doğru yanlışlığını değerlendirir. Planlama becerisi iyi olan bir birey çocuk, yukarıda saydığımız aşamalardaki uyaranları daha iyi değerlendirir, organize eder.
Son olarak etkin planlama faaliyetleri başarılı sonuçlara ulaşma noktasında köprü görevi gören stratejik düşünme becerisinin kalitesini belirler. Stratejik düşünme becerisiyle birey kaynaklarını daha etkin değerlendirir. Bu sayede başarıya ulaşma daha kolay hale gelir.
2-) DİKKAT:
Dikkat, bilişsel performansı etkileyen önemli işlemlerden bir tanesidir. Dikkat, bilgiyi öğrenme sürecinin giriş kapısıdır. Dikkat işlevi de aynı planlama da olduğu gibi frontal lob ile bağlantılıdır. Tüm sorunları çözme noktasında ihtiyacımız olan temel beceri dikkattir.
Dikkat zihinsel işlemlerde en önemli ölçüttür. Tüm bilişsel işlevler için gereklidir.
PASS teorisine göre dikkat; bireyin belirli bir zaman diliminde, bir çok uyarıcı arasından belirli bir uyarıcıya odaklanmasını sağlayan zihinsel bir işlemdir.
Dikkat genel olarak istemli ve istemsiz dikkat olmak üzere ikiye ayrılabilir. İstemsiz dikkat; kişinin herhangi bir özel çabası olmadığı halde, dış ve iç uyaranların bireyin algı alanına kendiliğinden girmesidir. Ders çalışan bir çocuğun yan odadan gelen yüksek sese kulak vermesi istemsiz dikkatin dış uyaranına örnekken, aynı ders çalışan çocuğun farklı içsel uyaranlarla hayallere dalması istemsiz dikkatin iç uyaranlarına örnektir.
İstemli dikkatte bilinçli algı söz konusudur. İstemli dikkatin temel özelliği belirli bir anda tek bir şey üzerine dikkatin yoğunlaştırılabilmesidir. İstemli dikkat motivasyon ile de yakından ilgilidir. Dikkatin gelişimi dediğimiz şey, temelde istemli dikkatin gelişmesini ifade eder.
Dikkat, bilgiyi gerektiğinde hatırlamak üzere beynimizde organize etmemize yardımcı olur. Dolayısıyla dikkat olmadan hafıza da bir şey biriktirmek imkansızdır. Kaliteli bir dikkat için; konu ile ilgisiz dış uyaranların önlenmesi, içten gelen olumsuz eğilimlere hakim olunması ve içsel kod sisteminin bizi motive edecek, ilgimizi artıracak şekilde (gerektiğinde yeniden) programlanması, sonrasında dikkatin sağlanması ve devam ettirme becerisinin kazanılması gerekir.
Dikkatin Bileşenleri:
1-) Uyarılma: Uyarılma dikkatin ön koşullarındandır. Uyarılma ve uyanık olma; bireyin canlı, uyanık, çevreden uyarı almaya hazır ve kendinden haberdar olması halidir. Öğrenmenin gerçekleşmesi için belli miktarda uyarılma gereklidir. Bununla birlikte yüksek uyarılma dikkatin azalmasına yol açar. Yüksek uyarılma durumu kafein, ilaç gibi maddelerden veya endişe stres gibi psikolojik durumlardan kaynaklanabilir.
Öğrenmede en optimal durum; gerektiği kadar uyarılmış, sakin, alıcı bir zihin halidir.
2-) Dikkatte Devamlılık: Öğrenilmek istenen olguya dikkatini verdikten sonra bir süre devam ettirebilmeyi ifade eder. Bu süre zarfında dıştan ve içten konuyla ilgisiz uyaranları engellemek gerekir. Dikkatte devamlılığı etkileyen en önemli faktörler; motivasyon, stres, uyarıcının fiziki özellikleri, alışma ve kişinin fizyolojik durumudur.
3-) Seçici Dikkat: Odaklanmış ve bölünmüş dikkat olmak üzere ikiye ayrılır. Odaklanmış dikkat; bireyin tek bir kaynağa veya bilgiye dikkatini vermesi, diğerlerini tamamen dışta bırakması halidir. Bölünmüş dikkat ise; dikkati bir veya daha fazla uyarana veya bilişsel işleme paylaştırmaktır. Seçici dikkat daha çok yaşantı içindeki alışkanlıklarla ve eğitimle kazanılan bir beceridir. Gürültülü bir ortamda kitap okumaya çalışmak odaklanmış dikkati gerektirirken, bir odada televizyon izlerken başkalarını dinlemek bölünmüş dikkati gerektirir.
4-) Dikkatin Esnekliği: Bireyin dikkatini bir durumdan diğerine kaydırabilmesini veya bölünebilmesini ifade eder. Dikkatin bölünebilmesi demek, seçici dikkat maddesinde açıklandığı üzere; birden fazla bilişsel işlem yapılması durumudur.
3-) EŞZAMANLI BİLİŞSEL İŞLEMLER :
Eş zamanlı bilişsel işlemler bilginin bütüncül bir tarzda edinilmesi anlamına gelir. Bireyin dış uyaranları tek bir bütün veya grup halinde birleştirdiği zihinsel işlemdir. Eşzamanlı süreçler uyaranların gruplandırılmasını, ardıl işlemler ise uyaranların belli bir sırada düzenlenmesini ifade eder.
Eşzamanlı bilişsel işlemleri daha iyi anlamak için okuma faaliyetinden örnek verebiliriz. Okuduğunuzdan anlamı çıkarabilmek için, sunulan bilgiler arasındaki ilişkinin anlaşılması gerekir. Eşzamanlı işlemlerde iyi olan bir okuyucu, genel tabloyu anlayabilmek için cümlelerdeki fikirlerle hikayedeki bilgileri aynı anda ilişkilendirebilir. Kelimelerin bir fikir ifade edecek şekilde bütünleştirilmesini eşzamanlı işlemler vasıtasıyla yaparız.
Eşzamanlı bilişsel işlemlerde uzamsal yetenek ve görsel imgelerle düşünme önemli bileşenlerdir.
Uzamsal yetenek, şekillerin akılda tutulması ve zihinde canlandırılması sonucu olan bazı dönüşümlerdir. Günlük hayatta bir tanıdığın yüzünü hatırlama, bir haritadan yön bulma bu tip beceriye örnek verilebilir. Uzamsal düşünme ise bireyin nesnelere ait görüntüler üzerinde zihinsel oynamalar yapabilme yeteneğidir.
İmgeleme yeteneği; eşzamanlı bilişsel işlevlerde ve akademik alanda rol oynar. Öğrencilerin sözlü olarak işledikleri bir bilgiyi görselleştirmeleri bilginin çok daha kalıcı öğrenilmesini sağladığı gibi, istenilen zamanda daha kolay hatırlanmasını da sağlar. Ayrıca imgeleme yoluyla 3 boyutlu nesneleri zihnimizde istediğimiz gibi oynatabilirsek, matematik ve fen gibi problemleri çözmede daha başarılı oluruz.
Görsel imgelerle düşünme “Sağ Beyin Yarıküresi Aktiviteleri” olarak adlandırılır. Zihin haritası oluşturma, üç boyutlu şekiller çizme, bir şekil içine gizlenmiş başka bir şekli bulma, anlatılan hikayeye uygun resim çizebilme gibi etkinlikler “Sağ Beyin” etkinliklerine örnek olarak verilebilir. İmgeleme yeteneğinin gelişmesiyle sözel içerikli bilgi, uzamsal olarak da ikinci kez kodlanmış olur. Bu sayede hatırlama da kolaylaşır.
4-) ARDIL BİLİŞSEL İŞLEMLER
Ardıl bilişsel işlemler; bireyin uyaranları zincir benzeri özel bir dizi oluşturacak şekilde bir araya getirdiği zihinsel işlemdir. Ardıl bilişsel işlemlerde her bir parça sadece kendinden önce olanlarla ilişkilidir.
Ardıl bilişsel işlemlerin en önemli yönü uyaranların bir sıraya bağlı olmasıdır. Yazı gibi beceri gerektiren hareketler için ardıl kodlamaya ihtiyaç vardır. Yazıların çözülmesi; harflerin, hecelerin ve kelimelerin ardışık bir analizini içerir. Örneğin “abla kardeşine kalem verdi” cümlesini anlamak ve “kim verdi” sorusunu cevaplamak için ardıl işlemler kullanılır. Bunun nedeni cümle içindeki kelimelerin sıralamasının anlaşılması gerekliliğidir.
Bununla birlikte okunan şeyin anlaşılması; yazılı pasajları anlamak için metnin kullanılmasını, özetlenmesini ve sentezlenmesini içerir. Bu da eş zamanlı işlemlerle daha yakından ilişkilidir.
Başarılı okuyucuların hem eşzamanlı hem de ardıl bilişsel işlemlerdeki yeterlilikleri yüksektir.
Ardıl işlemlerde başarılı olan bir öğrenci, problem çözmede gerekli olan sıralamayı takip etmede de başarılı olur. Ayrıca bilginin depolanması ve hatırlanması için hem eşzamanlı hem de ardıl işlemlere ihtiyaç vardır.
0 comments